Pavarotti 1963'te bir gece sahneye çıkıp beğenilmeyince geri gönderildi mi? İşte iddia ve yanıtı...
Bir efsane
Operayı "pop" gibi yaygın hale getiren, halk yığınlarına açan ve sevdiren Luciano Pavarotti de "görünmezler" arasına kaydı.
Harikulade sesinin yanı sıra, iri vücudu, boynundaki fuları ile karizmatik bir dünya ünlüsüydü.
Bu pankreas kanseri denen "büyük şeytan"a lanet olsun.
Sevgili Ufuk Güldemir'i de o çekip almıştı aramızdan...
Onun Placido Domingo ve Jose Carreras ile düzenlediği "3 tenor" konserlerine izleyiciler sel gibi aktı. CD'leri kapışıldı. İleri döneminde yeniden âşık oldu.
Aşkı da, müziği gibi dolu dolu yaşadı. O, müziğin çağımızdaki gurularından biriydi.
ANKARA'DAN GERİ GÖNDERİLDİ Mİ?Ve bir gri sayfa...
"Pavarotti'nin henüz ünlü olmadığı 1960'lı yıllarda Ankara'ya geldiği ve bir opera galasına çıktığı, beğenilmediği için geri gönderildiği " yolunda iddialar vardır.
Gerçekten... İtalya-Türkiye Kültür Anlaşması çerçevesinde 1963'te Ankara'ya gelmiştir.
La Boheme oyununda İsmet Kurt ve Rıdvan Yücel'in yanı sıra dönüşümlü olarak 3. kastta Rodolfo rolüyle sahne almıştır.
O zamanlar 29 yaşındaydı.
Peki...
Bir gece sahneye çıkıp beğenilmeyince geri gönderildi mi?
Dönemin Devlet Opera ve Tiyatroları Genel Müdürü Cüneyt Gökçer, "sesi beğenilmediği için geri gönderildiği" iddialarını doğrulamıyor.
Eşi ünlü sanatçı Ayten Gökçer'le dün bu konuyu konuştuk.
Ayten Gökçer, "Kesinlikle gerçekdışı. Böyle bir söylenti çıktığında eşim Cüneyt Gökçer de bunu yalanlamıştı" dedi.
Öte yandan... 1963'te La Boheme'in tenoru İsmet Kurt ise şöyle konuşmuş: "Pavarotti henüz yeniydi. Beni dinleyince 'Bu tenor varken beni niye çağırdınız?' diye sormuş. Ben bu rolle 16 kez sahneye çıktım, Pavarotti sadece 1 kez çıkabildi."
Resmi sesDevlet Opera ve Balesi Genel Müdür Yardımcısı Şenol Tiryaki ise "Kurumunun çalışma ilkeleri gereği Cüneyt Gökçer'in söyleminin daha gerçekçi olduğu" görüşünde.
Tiryaki, "Yabancı konuk sanatçı anlaşmaya göre 1, 2 ya da 3 oyun için sahne almak üzere gelir, her oyun için ayrı bir ücret alır ve gider. Onun anlaşması eğer 1 gün ise sahneye 1 gün çıkmış ve geri dönmüş olabilir" dedi.
Bana da bu anlatım daha gerçekçi göründü.
Çünkü sesi bilinmeyen herhangi biri davet edilmez.
Anlaşma 1 günlükse daha fazla sahne alması zaten söz konusu değildir.
Ayrıca... Rodolfo rolü için dönüşümlü olarak İsmet Kurt ile Rıdvan Yücel'in 1. ve 2. kastı oluşturmaları, Pavarotti'nin ise 3. kastta yer alışı sadece 1 ya da 2 gece için sahneye çıkmasının planlandığını düşündürüyor.
Yani... Beğenilmeyip "hadi bakalım sen buradan uza" denildiğini sanmıyorum.
Öyle ya da böyle...
Pavarotti müthiş bir ses ve dünya ölçeğinde tenor oldu.
Zaten İsmet Kurt da "O zamandan bu zamana tabii ki çok şey değişti. Bugün Pavarotti'nin sesi bilgisayar gibi, en ufak bir hatası yok" demiş.
Gölgeden arınmak...Pavarotti yazısını çok uzattığım düşünülebilir, ancak bugünkü dünya gazetelerinde Pavarotti için yayınların kaç sayfaya yayıldığını göreceksiniz.
Ayrıca, böyle bir müzik ikonunun "Ankara'da değerinin anlaşılmayıp geri gönderildiği" iddialarından Türkiye sanat camiasının arınması gerek.
BİR YAŞAMIN ÖZÜPavarotti şöyle demiş:
"Müzikle geçen bir hayat, güzel yaşanmış bir hayattır. Ve bu da benim kendimi adadığım hayattır. .."
(I think a life in music is a life beautifully spent and this is what I have devotes my life to...)
Luciano Pavarotti (1935-2007)
gunericivaoglu@milliyet.com.tr